Üç büyük düşman

12:54 Edit This 0 Comments »

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Dünyada Allahü teâlânın bir kuluna verdiği en büyük nimet imandır yani Müslüman olmaktır. İman, dünyada huzur ve saadet, ahirette Cennet ve Cemalullah demektir. Kimde bu nimet varsa, o seçilmiş kul demektir; çünkü imanı bizzat Allahü teâlâ verir. Bir nimet ne kadar büyükse, ne kadar kıymetliyse, onun düşmanları da o kadar çok ve tehlikeli olur. İmanın en büyük düşmanı üçtür:

Birincisi şeytandır. Aldatması zayıftır; ama şeytan, şeytanlığından vazgeçmez. Kendisi gibi, insanların da Cehenneme gitmesini ister. Kalbe giremez; ama kalbe vesvese verir. Bazı tuzakları vardır. Bilhassa servet ve şöhret, en başta gelen tuzaklarıdır. İnsanların da en çok peşinde koştukları şey, servet ve şöhrettir. Onun için çok dikkat etmeli. Servet ve şöhret sahibi olacağım diye, şeytanın tuzağına düşmemeli.

İkincisi insanın kendi nefsidir. Nefs Allah’ın düşmanıdır. Allahü teâlâ kendisine bir düşman yaratmış, onu da insanların içine koymuştur. Nefsin amacı insanı kâfir yapmaktır. Şeytan inatçı değildir; ama nefs çok inatçıdır. Son hedefi insanı kâfir yapmaktır. Bunun için de, hedefine ulaşana kadar uğraşır. Çok dikkat etmek gerekir.

Üçüncüsü kötü arkadaştır. Bu çok tehlikelidir. Dünyada rezil eder, ahirette ise Cehenneme götürür. İnsanın imanını öyle çalar ki, o şahsın ruhu bile duymaz. Kitap, gazete, dergi, TV, internet gibi yayınların bozuk olanları da kötü arkadaştır.

İyilik zor, kötülük tez bulaşır. Nefs kötü olduğu için, kötülük çabuk yayılır.

Ölü veya diri Müslümandan feyz, kâfirden ise zulmet yayılır. Bu sebepten dolayı, İslamiyet’in başlangıcında kabir ziyareti yasaktı; çünkü o zaman ölmüş akrabalar kâfirdi. Kâfire ise feyz gitmez. Kabir ziyaretine giden Eshab-ı kiram feyz kaynağıydı; fakat onlardan kâfirlere feyz gitmiyordu; kâfirlerden de zulmet geliyordu. Gidenlerin kalbi kararıyordu. Onun için Peygamber efendimiz, önceleri kabir ziyaretini yasakladı. Bu sebepten, bir gayrimüslimin kabrine gidersek, biz zararlı çıkarız. Hâlbuki bir müminin kabrine gidince, ondan bize feyz gelir veya karşılıklı bir alış veriş olur. Onun için bid’at ehlinden ve kâfirden insana, ancak zarar gelir. Bizden ona fayda gitmez; ama dost olursak biz kaybederiz. Teberri olmazsa tevelli olmaz, uzaklaşmadıkça kavuşulmaz. Yani kötülerden uzaklaşmazsak dosta kavuşamayız, dostlarla birlikte olamayız. Eshab-ı kehf’in köpeği Kıtmir, iyilerle beraber olduğu için Cennete girecek. O halde kim olduğumuza değil, kimlerle olduğumuza bakmalıyız.

Bu hafta ki konumuz iman nedir?

11:20 Edit This 0 Comments »
İman ve İslam

İman nedir

Sual: İman nedir?

CEVAP
İman, bildirilen altı esasa inanmak ve Allahü teâlâ tarafından
bildirilen, Muhammed aleyhisselamın Allahü teâlâ tarafından
getirdiği emir ve yasakların hepsine inanmak ve inandığını dil ile
söylemek demektir.

Amentü şöyledir:

Âmentü billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rüsülihi vel
yevmil ahiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel
ba'sü ba'del mevti hakkun. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü
enne Muhammeden abdühü ve resülühü.

[Yani, Allah’a, meleklerine, gönderdiği kitaplarına,

peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan
olduğuna, öldükten sonra dirilmeye inanıyorum. Allah’tan başka ilah
olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın da Allah’ın kulu ve son
Peygamberi olduğuna şehadet ediyorum.]

İman, Muhammed aleyhisselamın, Peygamber olarak bildirdiği

dini, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan
tasdik etmek yani kabul edip, beğenip, inanmaktır. Akla uygun
olduğu için tasdik etmek, aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek
olmaz. Yahut Resulü ve aklı birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman
Peygambere itimat tam olmaz. Tam olmayınca, iman olmaz. Allahü
teâlâ, (Onlar gayba [görmedikleri halde Resulümün bildirdiği her
şeye] iman ederler) buyuruyor. (Bekara 3) Resulü de, (Dini
[hükümleri, dinde bildirilenleri] aklı ile ölçenden daha zararlısı
yoktur) buyurdu. (Taberani)

Nazara yani göz değmesine inanmayan bir kimse, (Bugün fen,

gözle görülemeyen şuaların iş yaptığını açıklıyor. Mesela bir
kumanda ile TV’yi, radyoyu veya arabamızı açıp kapatabiliyoruz.
Bunun için gözlerden çıkan şuanın zarar verebileceğine artık
inanıyorum) dese bunun kıymeti olmaz. Çünkü bu insan dine değil,
kumandadan çıkan şuaya inanıyor. Yahut şua ile birlikte
Peygambere inanıyor. Yani fen kabul ettiği için, şuaların etkisini
gözü ile gördüğü için inanıyor ki bu iman olmaz. Dinde bildirilen her
şeyi, fen ispat edemese de, fayda veya zararını gözü ile görmese
de, yine inanmak lazımdır. Hakiki iman gayba inanmaktır yani
görmeden inanmaktır. Gördükten sonra artık o iman olmaz.
Gördüğünü itiraf etmek olur. Bekara suresinin 3. âyetinde, gayba
inanmak, görmeden inanmak övülüyor. İmanın altı şartı da gayba
inanmayı gerektirmektedir. Çünkü hiç birisini görmüş değiliz.

Peygamber efendimiz, aşağıda bildirilen iman ile ilgili âyetleri

açıklayarak imanı şöyle tarif etti:

(İman; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret

gününe, [yani Kıyamete, Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana],
kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, ölüme, öldükten
sonra dirilmeye, inanmaktır. Allah’tan başka ilah olmadığına ve
benim Onun kulu ve resulü olduğuma şehadet etmektir.)
[Buhari, Müslim, Nesai]

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:


(Asıl iyilik; Allah’a, ahirete, meleklere, kitaplara, nebilere

inanmaktır.) [Bekara 177]

(Onlar gayba [Allah'a, meleklere, kıyamete, cennete,

cehenneme görmedikleri halde] inanırlar.) [Bekara 3]

(Onlar, sana indirilene, senden önceki kitaplara ve ahirete

iman ederler.) [Bekara 4]

Bu üç âyette, Allah’a, ahirete, meleklere, kitaplara,

peygamberlere ve gayba inanmak bildiriliyor.

(Allah, onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir.) [Bekara

255]

(Ölümü Allah’ın iznine bağlı olmayan hiç kimse yoktur.) [Al-i

İmran 145]

(Ölüm zamanını takdir eden ancak Allah’tır.) [Enam 2]

Bu üç âyet, takdirin Allah tarafından olduğunu bildirmekte,
kadere iman etmeyi göstermektedir.

(Kendilerine bir iyilik dokununca, "Bu Allah’tan" derler;

başlarına bir kötülük gelince de "Bu senin yüzünden" derler.
“Küllün min indillah” [Hepsi Allah’tandır] de, bunlara ne oluyor ki
bir türlü laf anlamıyorlar.) [Nisa 78]
Bu âyet, hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu bildirmektedir.

(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın Resulü ve nebilerin

sonuncusudur.) [Ahzab 40]
Bu âyet de, Resulullahın peygamber olduğunu bildirmektedir.

Amentü’nün manası


Allah’a inanmak:

Allahü teâlânın varlığına, birliğine, Ondan başka ilah
olmadığına, her şeyi yoktan yarattığına, Ondan başka yaratıcı
olmadığına kalben inanmak, kabul etmek demektir. Âlemlere rahmet
olarak gönderdiği son Peygamberi Muhammed aleyhisselam
vasıtasıyla bildirdiği dinin hepsini kabul etmek, beğenmek demektir.

Bir âyet-i kerime meali:


(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!) [Araf 158]

Meleklere inanmak:
Melekler nurani cisimlerdir. Hiçbirinde erkeklik dişilik yoktur.
Hepsinin günahsız, emin olduğunu kabul etmek, tasdik etmek,
yaptıkları işleri beğenmek şarttır.

Bir âyet-i kerime meali:


(Asıl iyilik; Allah’a, ahirete, meleklere, kitaplara, nebilere

inanmaktır.) [Bekara 177]

Kitaplara inanmak:


Zebur, Tevrat, İncil, Kur’an ve diğer kitapların Allahü teâlâ

tarafından gönderildiğine, hepsinin hak olduğuna inanmak lazımdır.
Ancak, Kur’an-ı kerimden önceki kitapların insanlar tarafından
değiştirildiğini, Allah kelamı olmaktan çıktıklarını bilmek, bunu kabul
ve tasdik etmek demektir. Önceki kitapların hiç birisi değişmemiş
bile olsa, Allahü teâlâ tarafından nesh edildiğine yani yürürlükten
kaldırıldığına iman etmek gerekir.

Bir âyet-i kerime meali:


(Onlar, sana indirilene [Kur’an-ı kerime], senden önceki

indirilen kitaplara iman ederler.) [Bekara 4]
Peygamberlere inanmak:
Peygamberlerin hepsinin Allahü teâlâ tarafından seçilmiş olup,
sadık, doğru sözlü, günahtan masum olduklarını kabul ile tasdik
etmek demektir. Onlardan birini bile kabul etmeyen, beğenmeyen
kimse, kâfir olur. Peygamberlerin ilkinin Âdem aleyhisselam ve
sonuncusunun, Muhammed aleyhisselam olduğuna iman etmek,
kabul ve tasdik etmek demektir. Peygamber efendimizin bildirdiği
dini hükümlerin hepsini, en güzel şekilde ve eksiksiz tebliğ ettiğine
inanmak, bu emir ve yasakların hepsini kabul edip, hepsini
beğenmek demektir.

Bir âyet-i kerime meali:


(Bütün Peygamberlere iman edip, hiçbirini diğerinden

ayırmayanlar Allah’ın mükafatına kavuşacaktır.) [Nisa 152]

Kaza ve kadere inanmak:


Allahü teâlânın insanlara cüzi irade verdiğini, insanların bu cüzi

iradeye göre tercih ettikleri ve yaptıkları her şeyi Allahü teâlânın
yarattığına iman etmek demektir. Hayır ve şer, her şeyi kulların talep
ettiklerini, Allah’ın da bunu dilediği takdirde yarattığını bilmek, bunu
kabul ile tasdik etmek ve beğenmek demektir.

Bir âyet-i kerime
meali:

(Allah’ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir
kaderdir.) [Ahzab 38]

Ahirete inanmak:


İnsanların kıyamet kopunca, dirileceklerine, hesap ve mizandan

sonra, Müslümanların Cennete, kâfirlerin Cehenneme gideceklerine
ve orada ebedi kalacaklarına iman etmek, bunu kabul etmek ve
beğenmek demektir.

Bir âyet-i kerime meali:


(Onlar [Müslümanlar], ahiret gününe iman ederler.) [Bekara 4]


Kelime-i şehadete inanmak şöyle olmalı:


Ben şehadet ederim ki, yani görmüş gibi bilirim ve bildiririm ki,

Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed
aleyhisselam Onun kulu, resulü ve son Peygamberidir. İki âyet-i
kerime meali:

(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın Resulü ve nebilerin

sonuncusudur.) [Ahzab 40]

(Allah’a ve resulüne inananlara, rableri katında nurları ve

ecirleri vardır.) [Hadid 19]

ŞEYTAN VE DOSTLARI

15:44 Edit This 2 Comments »
Bir gün Şeytan, dünya çapında konvansiyonel bir toplantı için tüm dostlarını çağırmış. Açılış konuşmasında demiş ki:

Müslümanların Camilere gitmesini engelleyemiyoruz. Kur'an okumalarını ve gerçekleri öğrenmelerini de engelleyemiyoruz. Allah ve elçisi ile sağlam ilişkiler kurmalarını da engelleyemiyoruz. Allah ile bir kere bağlantı kurduklarında üzerlerindeki gücümüz kırılıyor.

Dostları demiş ki: Gerçekten zor bir durum, peki ne yapalım?

Şeytan demiş ki: Bırakın Camilere gitsinler. Fakat zamanlarını çalın, böylece Allah ve elçisi ile bağlantı kuramasınlar. Sizden isteğim budur.

Şeytan devam etmiş: Dikkatlerini dağıtın, böylece gün boyunca Allah ile hayati öneme sahip bağlantıyı kuramasınlar.

Dostları şaşırmış: Bunu nasıl başaracağız?

Şeytan: Hayatın önemsiz ayrıntılarıyla zihinlerini sürekli meşgul et! Müslümanların kulaklarına şunu fısılda: 'Harca, harca, harca.. Borç al, borç al, borç al..' Kadınlarını işe girip uzun saatler boyunca çalışmaları için ikna et ! Erkeklerin haftada 6-7 gün, günde 10-12 saat çalışmalarını ve böylece hayatlarında boşluk kalmaması için planlar yap! Çocukları ile zaman geçirmelerini engelle! Evleri ferahladıkları bir yer olmaktan çıkacaktır! Zihinlerini o kadar meşgul et ki kendi iç seslerini (oto kritik, nefis muhasebesi) dinleyemesinler! Böylece kafaları karışacak, Allah ve elçisi ile zihinsel beraberlikleri kopacaktır.

Bravooo, mükemmel fikir, diye alkışlamış dostları.

Durun, daha bitmedi, diye devam etmiş Şeytan:
Kahvehanelerde, doktor muayenehanelerinde, kafe'lerde masaları gazete ve dergilerle doldur! Zihinlerini 24 saat haber bombarıdmanına tut! Araba kullanma esnasında tefekkür etmelerini, İnternete girenlerinin mailboxlarını, junk maillerle, sipariş katalogları ile, bahislerle, çekilişlerle, promosyon ürünleri ile ve boş umutlarla doldur! Gazete ve TV'leri ince yapılı güzel modellerle doldur ki kocaları dış güzelliğin önemli olduğuna inansınlar ve hanımlarından hoşlanmasınlar! Kadınların, akşamları kocalarıyla ilgilenemeyecek kadar çok yorulmasını sağla! Eğer kadınlar, erkeklerin ihtiyacı olan sevgiyi veremezlerse, erkekler bu sevgiyi başka yerlerde arayacaklardır! Çocuklarına namazın önemini anlatmalarını engellemek için hikaye kitaplarını tavsiye et! Doğaya çıkıp Allahın yaratma sıfatını görmelerini engellemek için onları çok meşgul et, eğlence parklarına, fuarlara, spor karşılaşmalarına, oyunlara, konserlere, sinemalara vs götür! Oralarda kavga çıkarıp birbirlerini vurmaları sağla! Bizim işimiz fitne çıkarmaktır, bunu unutma! İslami dostluklar ve sohbetler yerine, taraftar-parti dostluklarını ve dedikoduları teşvik et! İşte plan bu! Futbol, hayatlarının odağı olsun. Futbolcuların isimlerini çocuklarına ezberletmeyi marifet saysınlar! Ancak İslamın şartlarını merak bile etmesinler! Kurnazca plan için dostları şeytanı çılgınca alkışlamışlar ve ülkelere dağılırken Müslümanları daha fazla meşgul edeceklerine, telaş içinde oraya buraya koşuşturacaklarına, Allah'a, Elçisine ve ailelerine daha az zaman ayırtacaklarına söz vermişler.

Sence bu plan başarılı mı?

HAYATA DAİR.....

01:51 Edit This 5 Comments »
Arkadaşlar bu yazı çok hoşuma gitti ve sizlerle orjinal haliyle paylaşmak istedim.Hem böylece kaynak ta belirtmiş oldum:D

DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ HİÇ?

14:55 Edit This 3 Comments »


Selam ve dua ile başlayalım.Dostlar, arkadaşlar, kardeşler tüm insanlar yada en güzeli, tek kelime ile Hz.mevlananın dediği gibi "gel ne olursan ol yine gel" aslında ,bu söz herşeyi fazlası ile anlatmaya, yetiyorda artıyor bile değil mi sevgili dostlar.Ortalama insan ömrünün, günümüz koşullarında 60 yada en fazla 70 olduğunu göz önüne alarak ,insan şöyle oturupta bir düşünmeli ben kimim..? nerden ve nasıl geldim..? ve nereye gideceğim..?Etrafımıza şöyle bir bakalım herşey ama herşey bir nizam içinde bu fevkalade düzen nasıl oluşmuş?Evet ciddiyim ,soralım bunu kendimize gerçeklerle yüzleşmekten kaçmayalım ki hem kaçsak nereye kadar kaçacağız.Düşünelim artık şu gerçekleri ALLAH rızası için düşünelim.Dünya kurulduğundan bu güne kadar Mevlamız Rabbimiz Hz.ALLAH (c.c) bütün yarattığı insanlara kendini bildirmiş elçileri aracılığı ile ama herkese,herkes bir şekilde duymuş Hz.ALLAH (c.c) ı.Pekii biz ne yaptık şu an bulunduğumuz yaşa gelinceye kadar hiç aradıkmı Hz.ALLAH (c.c) ı?? İş te sevgili dostlar bana göre ayrıntı inanın birazda burda yatıyor.Hem ne diyor mevlamız "Kulum bana bir adım gelse, ben ona on adım yaklaşırım, kulum bana yürüyerek gelse, ben ona koşarak gelirim.” Arayalım ALLAH rızası için arayalım.Bulupta koşalım ona herşeyimizi bize hesapsızca, cömertçe,en güzel şekilde veren Rabbimize.

ESMAÜL HÜSNA EN GÜZEL İSİMLER ALLAHINDIR

22:26 Edit This 0 Comments »